Cinsiyet eşitsizliğinin en belirgin olduğu alanların başında siyaset gelmektedir. Kadınlar siyasette, özellikle de siyasi karar mekanizmalarında, yoğunlukları ile orantısız bir şekilde yer almaktadırlar. Bu durum bazen kadınların kişisel tercihlerinden kaynaklandığı gibi çoğunlukla da toplumsal ve kültürel yapılardan kaynaklanabilmektedir. Kadının siyasi alana yetersiz katılımı sorun olarak düşünülürse bu sorunun çözümü noktasında yapılması gerekenler gündeme gelecektir. Kadının siyasal yaşam içindeki durumunu anlamak için Türkiye’de siyasal düşüncenin feminist bir perspektiften okunmasını amaçlamaktadır.
Kadına Yönelik Şiddet
Kadına yönelik şiddet kadınlar ve erkekler arasında var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucudur. Kadınları kontrol etmek, cezalandırmak, güç göstermek ve öfke boşaltmak amacıyla sistematik bir şekilde uygulanır. Fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve dijital şiddet biçimlerinin tümü bu amaçla uygulanır. Şiddete maruz kalmanın kadınlar için fiziksel, psikolojik ve toplumsal etkileri bulunmaktadır. Şiddeti ortaya çıkaran toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, şiddetin biçimlerini ve kadınlar üstündeki etkisini ve şiddetle mücadele için mevcut ve gerekli mekanizmaları araştırmak Kadın Çalışmaları alanının temel konuları arasındadır.
Kadın ve Sinema
Sinemanın ortaya çıktığı ilk yıllardan bu yana kadınlar sinema yapmış, özellikle sinemanın bir endüstri haline gelmesiyle dışarı itilmişlerdir. Sinema filmlerinde ise kısıtlı ve/veya yanlış temsil edilmişlerdir. Kadın çalışmaları alanı kadın sinemacıların tarihine baktığı gibi filmlerin kadınları ve kadınların hikayelerini nasıl ele aldığını feminist film teorisinin sağladığı araçlarla araştırır. Feminist ve queer sinemanın olanaklarına bakarak eleştiri ve teori geliştirir.
Mühendis kadınlar
Bilim, mühendislik, teknoloji ve sanat dallarında kadın-erkek fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla araştırma ve incelemeler yapılmasını, bu konudaki toplumsal bilincin arttırılmasını, konuyla ilgili uygulamaların izlenmesini, veri tabanı ve göstergelerin geliştirilmesini, kadın çalışmaları alanının ve kadınların toplumsal/akademik yaşama katkısının görünürlüğünün arttırılmasını, üniversitede konuyla ilgili bir bilgi merkezi oluşturulmasını sağlayacak yayın/belgelerin sürekli ve güncel olarak kazandırılmasını hedeflemektedir.
Feminist Güvenlik Çalışmaları ve Uluslararası İlişkiler
Uluslararası İlişkilerde feminist yaklaşımlar Soğuk Savaş’ın son döneminden itibaren alanda yaşanan dönüşümün parçası olarak ortaya çıkmış ve etkisini gittikçe artırmıştır. Araştırma gündemi olarak uluslararası ilişkilerin temel sorunlarının kadın bakış açılarıyla değerlendirilmesi ilk kez Milleniumdergisinin 1988’de yayınladığı özel bir sayıyla gerçekleştirilmiştir. Bugün bu makaleler Uluslararası İlişkiler alanında Feminist çalışmaların ilk örnekleri olarak kabul edilmektedir (Sjoberg, 2010). Ann Tickner ve Cynthia Enloe gibi bu alana öncülük eden yazarların çalışmaları zaman içerisinde Uluslararası İlişkiler disiplininin farklı alt dallarına da yayılmıştır. Eleştirel kuramların bir yansıması olarak öncelikle geleneksel Uluslararası İlişkiler kuramlarına yönelik eleştirilerin merkezde olduğu çalışmalar ortaya konmuş,
zaman içerisinde feminist eleştiri güvenliğin öznesi, gündemi ve söylemi konularını ele almaya başlamıştır.
İş dünyası, İstihdam ve Kadın
Kadının İş Dünyasına dahil olması ile birlikte tüm sektörlerde kadın İstihdamı artmış ancak ülkemizde ve tüm dünya da bu artış yeterli seviyelere taşınamamıştır. Günümüzde istihdama katılan kadın ile erkek arasındaki farklar hala ciddiyetini korumaktadır. Cinsiyet eşitliğinin sağlanması sadece ülkemizin değil tüm dünyanın konusudur. Son yıllarda aktif görevlerde rol alan kadınların çalışmalarına ve liyakatlarına bakılmaksızın görünmeyen engeller ile yönetim kademelerine çıkarılmaması hayatımıza “Cam Tavan Sendromunu” kavramını dahil etmiştir. Kadının iş dünyasına katılımı, ekonomik özgürlük kazandırmanın yanında kendisini geliştirmesine ve toplumda saygınlığının artmasına da katkı sağlamaktadır. Toplumsal kalkınma ve refah için kadın istihdamının artırmı İş dünyası için önemli bir yapı taşıdır.
Kadın ve Medya
Medya, toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştirilmesinde önemli bir rol oynar. Toplumsal cinsiyet rolleri toplumdan medyaya yansıdığı gibi medyadan topluma da yansır. Medya endüstrisi ve ürünlerinde toplumsal cinsiyet dinamiklerinin neden olduğu bir iş bölümü ve temsil biçimi bulunmaktadır. Kadın çalışmaları alanında yapılan medya araştırmaları sektördeki eşitsiz iş bölümüne odaklandığı gibi, toplumsal cinsiyet rollerinin medyada nasıl üretildiğine bakar. Bunun yanı sıra başta toplumsal cinsiyet odaklı habercilik olmak üzere, ilerici temsil ve üretim biçimlerinin olanaklarını inceler.
Kadın, Aile ve Sosyal Hizmet
Genel anlamda sosyal hizmet bireyden başlayarak, aile, grup ve toplumun genel düzeyde sosyal ve ekonomik refah seviyesini iyileştirmeyi hedefleyen bir alandır. Bu anlamda önleyici, savunucu ve koruyucu sosyal politikaları içeren bir uygulama alanına sahiptir. Kadınların toplumsal hayatta yaşadığı şiddet, yoksulluk, cinsiyet ayrımı, sağlık ve daha birçok sorun hakkında çözüm üretme ve uygulamaya geçirme konusunda sosyal hizmet önemli bir itici güç oluşturmaktadır. Odak noktası kadın olan her türlü çalışma aynı zamanda çocuk ve ailenin de yaşadığı problemleri önlemesi ve çözmesi açısından kapsayıcı bir role sahip olacaktır.
Kadın ve Edebiyat
Kadınların tüm dünya toplumlarındaki sosyo-ekonomik konumu araştırıldığında, yüz yıllar öncesinden günümüze, yirmi birinci yüzyıl toplumlarına taşınan ataerkil yapıdan kaynaklanan ve değişmeyen birçok sorunu olduğu görülür. Sadece bu sorunları değil, kadınların gösterdiği mücadeleyi de en iyi gözler önüne seren, kadınların sorunlarına sanatsal bir şekilde işaret ederken çözüm yolları da öneren sanat dalı olarak edebiyatın paha biçilemez bir yeri vardır. Bu yüzden edebiyat ve kadın ilişkisi ‘Kadın Çalışmaları’ alanının vazgeçilmez bir parçasıdır ve üzerine yapılan çalışmaların bu alana sayısız katkı sağladığı ve sağlamaya devam edeceği yadsınamaz bir gerçektir.
Kadın ve Tarih
Tarih, yüzyıllar boyunca padişahların, kralların, komutanların, kısaca eril muktedirlerin tarihi olarak konumlanmış; sıradan insanların, kadınların, yaşlıların, çocukların ise ne yapıp ettikleri tarihin konusu olmamıştır. Bu dezavantajlı grupların en talihsizleri kuşkusuz kadınlardır. Tarihi yapanların ve yazanların erkek olması tarihte kadın görünürlüğünün önüne set çekmiş, kadınlar genellikle yok sayılmıştır. Başta kadının sosyal hayatta bir birey olarak var olma talebi ve hâlihazırda değişmeye başlayan tarih algısı ile birlikte 20. yüzyıldan itibaren tarih metinlerinde kadın görünürlüğü artmaya başlamıştır. Tarih yazımı içinde kadın çalışmaları günümüzde iyi bir yol kat etmiş olsa da geçen yüzyılların boşluğunu doldurmak için çok daha fazla nitelikli çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Kadın ve Eğitim
Kadınların ve kız çocuklarının dezavantajlı eğitim olanakları toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temelini oluşturan ana unsurlardan biridir. Bu eşitsizlik, kadınların sosyo-ekonomik statülerinin yanı sıra; ülkelerin adalet, kalkınma ve demokratikleşme süreçlerine kadar uzanan bozucu bir çarpan etkisi yaratmaktadır. Eğitimli kadının toplumsal rolü bu sebeple geçmişte olduğu gibi günümüzde de hayati bir öneme sahiptir.